Paşabahçe Semtindeki Yalıda geçen çocukluğunun en renkli
anlarının ardından taşındıkları Şahinkaya Mahallesinde daha sonra futbol
sevdasının Beykozspor aşkının hakim olduğunu görecekti. Taş Ocakları mevkiinde
yaptıkları maçlar ne de heyecan ve çekişmeye sahne olurdu. Ara sıra da diğer
yani aşağı mahalle gençlerinin şimdilerde Meslek Lisesi olan düzlükte
yaptıkları maçlar aklına geldi. Kısacası futbolla yatıp futbolla kalkan bir
gençlik günleri. Televizyonlarda tek kanal hakimdi daha, hatta TRT’nin bir
başka kanal daha kuracağını duduğunda
- Yani 1.Kanalda
beğenmediği birşey varsa Delta Marka televizyonun tuşlarına basıp 2.kanalı mı
açacağız şimdi? İnşallah orada daha çok kovboy filmleri, Polisiye diziler
olur..
Ağzından çık...çık...çık...seslerinin
çıktığını fark etti ardından da ekledi-Nereden
nereye?. Neyse dedi yine kafam ve anılar karıştı, oysa Beykozspor anıları
gelmişti aklına. Hafızasını zorlamaya başladı, ilk Beykozspor maçına ne zaman
gitmişti acaba? Bugün yine hafızası onla inatlaşmakta idi ki bir türlü
anımsayamadı. Acaba yıllardır tuttukları geniş arşivine bir göz atsa aklına
gelebilir miydi ki?
Sonrasında nedense Rahmetli
Ulvi Gözümoğlu geldi ve
yerleşti o günkü anılarının içerisine. Beykozspor’un en zor zamanlarında
bitiveren, o, -r-leri söyleyemeyen
tatlı dili ile kaçamazdı taleplerden ve cevaplardı ;
-Tamam ancak bu kez
son oysun!!!
Ulvi Gözümoğlu ne zamn aklına gelse ve de bir ortamda konus
edinse o Dorukkaya Greenpark Otelindeki
sezon öncesi kampı aklına gelirdi. Bir kez daha ağzından çıkıverdi-Hey gidi günler hey!-cümlesi.
O sezon lig başlamadan kampın yapılacağı adres Dorukkaya
Greenpark olmuştu. İşyerinden yıllık izne ayrılacağı günlere denk gelmişti.
Kampa için verilen sayıya dahil değildi oysa. Neyse kafiledeki herkes otele
gelip odalarına çekilince kendine de bir bulma telaşı yaşamıştı. Dedik ya
listeye son anda dahil olduğundan ismi konaklayanların listesinde bulunmuyordu.
Yer de bulmak zordu o andan sonra, neyse ki malzemecilerin odasındaki masaj masası
üzerine alelacele buldukları bir süngerli yatağı yerleştirerek çözmüşlerdi
olayı.
Timuçin Çuğ
Hocanın Teknik Direktörlüğe geldiği kadroda kimler yoktu ki ! Bulgaristan’daki
Jivkov yönetimi zukmünden kaçıp yeni meskeni Beykoz’a gelen ve Beykozspor
takımında forma giyen ve ardından Sarıyer ve Fenerbahçe maceraları yaşayıp
ünlenen Türk Futbolcu Mecnun Çolak,
Fenerbahçe ve Eskişehirspor’daki golcülüğü ile tanınan Zafer Tüzün, Beşliktaş Takımının efsane kalecilerinden Zafer Öğer ve daha birçok dönemin
kalburüstü futbolcuları...
Kamp neşe içinde başlamış 30 kişilik futbolcu ordusu
sabah-akşam günde çift idman ile sezon hazırlıklarını başlatmıştı. Gel zaman
git zaman günlük gelen masraf listesini inceleyip imzalayan Rahmetli Ulvi
Gözümoğlu’nun dikkatinden kaçmayan kabarık iki harcama vardı ki su ve soda idi
bunlar.
-Oymaz yahu bu
kayayda olmaz!
Diye söylenip hayıflanır iken kendini takip eden misafir
sanatçı konumundaki genç adamın aklı da çoktandır bir vurdumduymazlığa takılıp
kaldığından aynı konuda birleştiklerini gördü.
-Abi ben sana birşey diyeceğim?
-Buyuy de bakim
-Görmekteyim ki sen de su giderlerine kafayı takmışsın. Abi
ben biliyorsun yemekten en son kalkan isimlerden biriyim, futbocuların içmek
için talep ettikleri ve gelen pet şişeden bir yudum çekip bırakmaları gücüme
gitmekte.
-Ne yapalım ki bunu
sen diyorsun, bunca yıl üst düzey takımlarda oynamış futbolculara suda tasarruf
et dersek gülerler adama.
-Abi diyeceğim o ki , hani idmanlarda kullanılan su
mataraları var ya, ben her yemeğin ardından masada kalan suları bunlara
boşaltsam az da olsa bir tasarruf etmiş olmayız mı?
-Eyvallah güzel
kardeşim sende bu duyarlılık varken bir kez daha anladım Beykozspor sevdanın
samimiyetinden
O andan sonra ilk yenilen öğle yemeğinin ardından yeni
görevine başlayan genç adam, masa masa dolaşıp yarısı ya da tamımına yakınmı
dolu olan 1,5 litrelik pet şişelerini toplamaya başlar. Garsonlar şaşkınlıkla
kendisini izlemektedir. Hatta birisi gelip yanına
-Kardeş sen bunları
neden topluyorsun ki?
-İdman mataralarına dolduracağım da!!!
Bu görüntüyü uzaktan muzip bir gülüş ile takip eden
Gözümoğlu, başarılı operasyonun ilk denemesinin ardından genç adamın yanına
gelip teşekkür eder.
Akşam üzeri gelen günlük imzalanması gerken masraf
listelerinde su tüketimi bedelindeki düşüş mutlu eder yılların muhasebecisini.
Hem masada yarım bırakılan suyun parası ziyan olmamış hem de idman mataraları
için yeni suların satın alınmasında belli bir düşüş olmuştu. Peki ya su kadar
tüketiken bir kalem daha vardır ki o da sodadır.
Genç adam yıllardır tanıdığı Gözümoğlu’nu bir kez daha
düşünceli görür...
-Hayrola abi yine daldın gittin, yoksa fazlaca değişen
birşey olmadı mı?
-Yok ya Allah razı
olsun senden 20 günlük kamp süresi düşünüldüğünde yani yaptığın işin toplam
verileri, masraf listesinden düşüldüğünde ortaya çıkacak yaptığın bu hizmetin
anlamı. Yalnız su işinde tasarruf sağladık da şu soda meselesi de kafama
takılmıyor değil. Futbolcu milleti için olmazsa olmazlar haline geldi şu
melet...bayağı da masrafı çoğalmakta. Anlamıyorum ki soda banyosu mu yapıyor
bunlar? Zaten dışarıda 2 kuruşluk şey bu lüks otelde 10 kuruş bir de gereksiz
israf olunca hesaba etki etmiyor değil.
-Ulvi abi bak ne diyeceğim, hani diyorum çarşıya bir iniversek,
Gerede’de bir toptancı bulsuk ...oradan toptan alsak ve akşamları dağıtsak
futbolculara sodaları!
-İyi de adamlar zaten
şu yaptığın su olayına bile gıcık olmuşken
bu işe isyan etmez mi? Haydi sodaları alıp getirdik –Yahu sizin günde
100 şişe soda tüketimi neden durdu? Soda içimini mi yasakladınız derlerse,
hatta dağıtırken yakalarlarsa rezil olmaz mıyız? Burda o kadar anlı şanlı
takımlar kamp yapmakta adımız çıkmaz mı?
-Abi bak cevabını kendin verdin! Hocamız soda tüketimini
yasakladı dersin geçersin!
-Peki ya bu işi bir
düşünelim, öğleden sonra Gerede Sahasında maçımız var ya biz bir-iki saat önce
çıkıp bir dolaşalım toptancıları.
-Tamamdır abi!
O gün Beykozspor’un emaktar yöneticilerinden muhasebe
üstadlarından ! Ulvi Gözümoğlu ile genç adam çıkacakları operasyon için ! yola
koyulurlar. Bir iki yere sorduktan sonra toptancının kapısındalardır. Eee adam
kılı kırk yaran yılların muhasebecisi ya toptancıda kıran kırana bir pazarlığın
ardından fiyatta anlaşılır. Ancak bu kez de kilometrelerce mesafedeki otele
siparişler nasıl gelecektir? Haydi bu çözülse otel yönetimine çaktırmadan nasıl
da içeri alınabilecektir.
Genç adam ile aynı anda gözleri dışarıdaki araca takılır.
Her ikisinin de kafasından acaba ihtiyar araca ne kadar soda paketi sığar diye
geçmektedir. Ulvi Bey toptancıya döner ve seslenir...
-Ustam sen 100 paketi
bu aşşam alacak şekilde hazırla!
Devam eden günün akşam saatlerinde büyük operasyon için
düğmeye basılır. Genç adam ve Ulvi Bey aracını toptancının depo kapısına
yanaştırı. Her yükledikleri paketin ardından yaşlı aracın tekerleri biraz daha
yapışır asfalta. İlk plan başarı ile uygulanmış araç ağır ağır almaktadır
Dorukkaya Greenpark Otelinin yolunu. Pek de aceleleri yoktur nasılsa. Akşam
karanlığınında devamı gelecektir operasyonun.
Akşam üzeri otelin en dış noktasındaki odanın balkonundan
içeri süzülen genç adam camla kaplı balkon kapısını tıklatır. Malezmeci Sefa
Tarıcan, Masör ve bir iki genç futbolcu kendilerini hazır beklemekte idir. 100
paket soda ki her bir pakette 6 tane olduğu hesap edilirse 600 şişe edecektir
malzemecilerin odasının yatak altlarına, dolaplara ve görülmeyecek üstü
örtülebilecek yerlere yerleştirilir. Daha sonra kaptan Kaleci Zafer Öğer
çağırılarak durum izah edilir, soda ihtiyacı hissedenlerin malzemecinin odasına
gelmeleri ve içtikten sonra da boş şişeşeri de getirmekleri sıkı sıkıya
tembihlenir.
Paşabahçe’den çıkıp tarihi Beykoz Spor Kulübünün sahildeki
yerine geldiğinin farkına varmadan o operasyonlu anısı uçup gider ve başka
anılar belirmeye başlar....ya bizim bir Karşıyakaspor ile
oynadığımız maç vardı ya ne de macera yaşanmıştı...
........
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder