9 Mart 2013 Cumartesi

SAĞ BEKTE KİM VAR?


ŞAHİNKAYA YOKUŞU....

Kendini yorgun hissetse de akşama gerçekleşecek maçı düşünmekten geri durmamıyordu. Acaba dedi yürüyerek gelmesemi idim?  Paşabahçe Ferit İnal Lisesinden Şahinkaya’da bulunan evine değin çoğu zaman yürüyerek gelmeyi yeğlerdi oysa. Bu yürüme anlarında doyasıya keyif aldığı sohbetler gerçekleşirdi. Kimi zaman Hacı Mustafa Belge kimi zaman Ümit Alacak’la okul bitimi başladıkları sohbet dolu yürüyüşler Beykoz Merkezde neticelenirdi. Onçeşmelerden bir yorgunluk suyu içip Şahinkaya yokuşuna tırmanmaya başladı. Yüzlerce, binlerce kez geçtiği sokaklardaki eski ahşap evleri seyre doyamazdı bir türlü. Onların 1900’lü yıllardaki halini düşünür idi, acaba kimler kalırd?nasıl eğlenir ne işle meşgul olur idiler...

İşte bu düşünceler kafasında yeniden şekillenmiş iken Meryem Hatun Mescidi önünde biraz soluklandı ve geriye dönüp ahşap yaşlı evlere bir kez daha bakakaldı. Acaba İşgal günlerinde, o kabus dolu günlerde buralarda oturanların Milli Mücadeleye, işgal altındaki Beykoz’daki izlerine ne tür katkılar gelmişti bu hane sakinlerinden. Yine bildik senaryolar dolaşmaya başladı kafasında, şu baklava dilimli cumbalı evde Çanakkale Gazisi Siyami Paşa oturmakta, şu saçaklarının bazısının döküldüğü evde Hemşire Nazlıcan Bacı oturmakta idi, ve 2 ev ilerisinde ise Kaymakamlık Katibi Müşfik Efendi. İşte bunların yaşantısı normal bir seyir izlese de akılları fikirleri Ankara’dan gelecek zafer haberlerinde idi. Ankara kapılarına dayanan Yunan Askerleri nedeni ile Milli isyan, karşı koyuş duyguları şahlanmış, artık vatanın kurtuluşu için atılacak son adımlar gözden geçirilmekte idi.

Şahinkaya Yokuşunda oturan ailelerin gençlerinin sayısı iki elin parmak sayısı kadar azalmıştı. Balkan ve ardından gelen o körolasıca Dünya Savaşının ardından pekçok Beykoz genci gibi soluğu cephelerde alıp şehit düşenlerin sayısı bir hayli fazla idi. İstanbul’un işgalinin ardından diğer kalan gençlerin yarısı çoktan Ankara’nın yolunu tutarken diğer yarısı da azınlıklardan azanların her türlü baskı ve saldırıları için iç kesimlere ormanlık alanlarda kurulan savunma birliklerine dahil olmuştu.

Yıllarca yan yana evlerde oturan bazı çiğ süt emmiş, din farkı taassubundan  kendini soyutlayamamış satılmışların saldırı ve hakaretleri bitmek bilmiyordu. Yalıköy, Paşabahçe gibi semtlerden de bu yönde acı haberler gelmekte idi. Bütün bu olumsuzluklara karşın  komşuluk hakkı gözetenler de yok değildi. Onların o zorlu günlerdeki katkılarını, yardımlarını tarihler yazmasa da farkında olanlar mutlaka vardı.

Çanakkale Gazisi Siyami Paşa’nın evi Beykoz’da en fazla taciz edilen evlerin başında gelmekte idi. Günün 24 saati gözlemlenmekte idi desek yeridir. Buna karşın yaşlı paşa ne ne şartta olursa olsun işgal günlerinin Beykoz kahramanlarına destek olmak için yine de fırsat bulurdu. Nazlıcan Hemşire çoğu zaman doğal bir misafir hüviyetinde eve gelse de arka bahçeye bakan yoldan aşağı iner kendisini bekleyen bir Beykoz yiğidinin atına atlayıp yaralananlara şifa dağıtmaya giderdi.  O da sıkı takipte idi.

Çetelerin terör estirdiği Beykoz’da bir zaman sonra bir ismin varlığı dilden dile dolaşmakta idi ki bu çetecilerin insafsız hallerine sağlam bir darbe olmuştu. Artık her sokak başında gördüğü müslümanları ulu orta aramaktan, hakaretler yağdırmaktan çekinir olmuşlardı. Peki acaba kimdi dersiniz bu korku yüreklerine korku  salan bu yiğit? Evet İpsiz Recep namlı Karadeniz yiğidinin ta kendisi idi. Özellikle direniş mücadelesinde büyük yararlılıkları olan Şahinkaya Taş Ocaklarında çalışan 12 Laz kardeşinin öldürülüp Çamlık Mevkiindeki kuyulara atılma hadisesinin ardından geldiği Beykoz’da azgın çetecileri fırsat buldukça haklamaya başlamıştı. Şehit Karadenizli Yiğitlerin ailelerinin her bakımdan yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamaktan geri durmazdı.
                                                           ************
Şahinkaya yokuşunda Meryem Ana Mescidi önünde o kısacık duraksama anında Liseli gencin aklından birkaç dakika anında geçen senaryoda bu yazılanlar vardı. Aslında aklından geçenleri eve gidince her zamanki gibi kağıda dökme niyetinde idiysede akşam Taş Ocakları mevkkinde yapacakları iddialı maça takıldı aklı yine. Adımlarını sıklaştırdı, mezarlık bölgesine gelince 3 İhlas 1 Fatiha vazifesini bir kez daha ifa etti. Eve gelince annesine telaşla bir şeyler hazırlamasını söyledi. Hafif bir yemeğe ihtiyaç duyduğunun sinyalleri yol boyunca midesinden gelen gurultuyla kendini belli etmişti. Ekmek arası salam ve ayranı ne zaman yiyip-içtiğinin bile farkına varamadan maç için hazırlanmaya başladı. Ancak bir türlü siyah şortunu bulamıyordu. Sonunda annesine seslendi ve yerini sordu. Annesi daha dün onu giydiğini söyleyip çamur içinde idi ve yıkanmaya attığını söyleyince morali bozuldu. Bir ara çamaşır sepetinden çaktırmadan alıp maçta giymek için spor çantasına attı uğurlu şortunu. Ne de olsa Beykozspor malzemecisi olan Sefa Abiden almıştı onu. Gerçi şortun numarası 13 olsa da o batıl inanç olarak görürdü bu sayının uğursuzluğunu.

Çantasını hazırlayıp en son suyunu da koyduktan sonra evin penceresinden tam karşısına denk düşen Taş Ocakları yönüne doğru baktı. Aşağıdan tepeyi tırmanan birkaç kişi vardı, 3-4 kişiyi de maç yaptıkları zeminde karşılıklı topa vururken seçebildi. Saat akşamın 6’sı olmuştu ve Cam Dekor atölyelerinde paydos saati gelmişti. Birazdan abisi de evde olurdu.

Abisini beklemeye pek de niyeti yoktu, bu akşamki maçta iddia büyük idi...2 kilo fıstıklı baklava...mezarlık içinden mi yoksa mezarlık yanından geçen yoldan mı Taş Ocakları tepesine çıkmalıyım diye düşünse de, mezarlıkta yatan mevtaları rahatsız etmemek için mezarlık yanındaki yoldan gitme yönünde tercihini yapıp çok geçmeden defalarca top oynadıkları sahaya vardı. Mezarcı Kazım’ın çocuklarından Osman, Davut, Ali orada idi, Musa Pambuk ve ezeli kapışma arkadaşı Nevzat’ta orada idi. Aşağıdan Hayri Nalbantoğlu, Şaban, 2 Adnan, Sinek Hasan,Paşa Hüseyin gelmekte idi. Abisi Apo, Erol ve Erdem Tetik Kardeşler,Asker,Seyfi,Donsuz Kemal, Deve Semih ve diğerlerinin gelmesi ise an meselesi idi.

Bir anda okuldan eve gelirken Şahinkaya Yokuşunda aklına gelen senaryosunu anımsadı. Bir rivayete göre Beykoz’un işgal günlerinde direnişe destek olan ve Taş Ocaklarında çalışan 12 Yiğit Karadeniz uşağı aklına geldi. Bir kez daha ihlas ve fatihalarını onlar için gönderdi. Yine düşüncelerinden sıyrılmaya başladığı anda her iki takımın oyuncuları belirlenmiş ve de Sinek Hasan kendine seslenmekte idi-Sağbek meviiknde kim var !Haydi geç sağ bek mevkiine!-

ALP ERTUNGA-BEYKOZ


1 yorum:

  1. MUHTEŞEM..... BENDEN ESKİ OLSA DA AYNI SENERYOYU ŞAHİNKAYALI OLARAK BİR JENERASYON SONRA DA OLSA YAŞADIĞIM İÇİN GÖZLERİM DOLARAK OKUDUM....TEŞEKKÜRLER

    YanıtlaSil